Sevgi Bahçesi

Sevgi Bahçesine Hoşgeldiniz Sayın Misafirimiz,Siteye giriş yaptığınız için teşekkürler.Eğer Üye olursanız ,Forum dan daha fazla yararlanabilirsiniz.Ayrıca forumun gelişmesine katkıda bulunmuş olursunuz.

Join the forum, it's quick and easy

Sevgi Bahçesi

Sevgi Bahçesine Hoşgeldiniz Sayın Misafirimiz,Siteye giriş yaptığınız için teşekkürler.Eğer Üye olursanız ,Forum dan daha fazla yararlanabilirsiniz.Ayrıca forumun gelişmesine katkıda bulunmuş olursunuz.

Sevgi Bahçesi

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Yüreğine Sevgi Yağmurlarından Bir Damla Düşenlerin Forumu


    Mehmet Akif Ersoy,Hayatı Eserleri,

    FerahBurcu
    FerahBurcu
    Süpermoderatör
    Süpermoderatör


    Mesaj Sayısı : 354
    Kayıt tarihi : 11/08/09

    Mehmet Akif Ersoy,Hayatı Eserleri, Empty Mehmet Akif Ersoy,Hayatı Eserleri,

    Mesaj  FerahBurcu C.tesi 5 Ara. - 16:00:48

    Mehmet Akif Ersoy,Hayatı Eserleri, Dlattach.html%3Btopic=12041



    HAYATI

    Mehmet Âkif Ersoy, 1873 yılının Aralık ayında, İstanbul’un Fatih ilçesinin Sarıgüzel

    semtinde doğmuş ve 27 Aralık 1936 Pazar günü, saat 19.45’te Beyoğlu’ndaki Mısır

    Apartmanı’nda vefat etmiştir.

    Mehmet Âkif’in babası Mehmet Tâhir Efendi (1826-1888) ve annesi Emine fierife

    Hanım’dır (1836-1926). Mehmet Tâhir Efendi çocuk yaşta Arnavutluk’tan İstanbul’a gelerek

    tahsil etmiş ve Fatih Medresesi müderrisliğine kadar yükselmiş âlim ve ârif bir zattır. Annesi ise aslen Buharalı olan Tokatlı bir aileye mensuptur. Ailenin Âkif’ten sonra Nuriye adında bir de kızları olmuştur.



    TAHSİL HAYATI



    Mehmet Âkif, dört yaşında iken Fatih’te Emir Buhârî mahalle mektebine (yuva) gönderildi

    ve tahsil hayatına başladı. Burada iki sene ve sonra sırasıyla üç sene ibtidâî (ilkokul), üç sene rüşdiye (orta okul) ve üç sene mülkiye idâdîsine (lise), sonra da iki senesi (gündüzcü olarak)

    Ahırkapı’da ve iki senesi (yatılı olarak) Halkalı’da olmak üzere, dört sene de Baytar Mektebi’ne (Veterinerlik Fakültesi) devam etti. 1893’te mektebin ilk mezunu ve birincisi olarak diploma aldı.

    Mehmet Âkif, resmî tahsilin dışında, çok bilgili ve şuurlu bir zat olan babası başta olmak

    üzere birçok âlimden devamlı olarak ders okumuş ve kendisini yetiştirmiştir. Lisana karşı

    bilhassa kabiliyeti bulunduğundan, devamlı çalışarak Arapça, Farsça ve Fransızca’yı,

    edebiyatlarını takip edecek ve tercümeler yapacak kadar iyi öğrenmiştir. Çocukken başladığı

    hâfızlık çalışmalarını, bir müddet ara verdikten sonra, yirmi yaşında iken kendi kendine

    tamamlamış ve Kur’an-ı Kerîm’i ezberlemiştir. Mısır’daki son seneleri de Kur’an meâli ile

    meşgul olarak geçmiştir.



    SPORCULUĞU



    Tahsil hayatı boyunca daima derslerinde birinci olan Mehmet Âkif, aynı zamanda çeşitli

    sporlarla meşgul oluyor, bunları da, derslerine mâni olmadan, en iyi şekilde yapıyordu. On dört yaşında iken – Osmanlı toplumunda asırlardır en sevilen ve yaygın spor olan – yağlı güreşe başlamıştı. 16-18 yaşlarında, köy düğünlerindeki güreşlere katıldığı olmuştur. Uzun mesafeleri yorulmadan yürüyor; hafta sonları okula giderken, Fatih’ten Halkalı’ya ve bazen güreşmek için Halkalı’dan Çatalca’nın köylerine yürüyerek gittiği oluyordu. Ayrıca gülle atar, ata biner ve çok iyi yüzerdi. İstanbul Boğazı’nı da yüzerek geçmiştir.

    Ömrü boyunca daima manevî ve fikrî bir mücadele içinde yaşayan Âkif’in, günün birinde

    ve ihtiyaç hâlinde, bedenen cihâd etmek için de hazır bulunmayı bir ibadet saydığı ve bunun

    için gayret gösterdiği anlaşılmaktadır.





    BULUNDUĞU VAZİFELER

    Tahsilini tamamladıktan sonra, Ziraat Vekâleti Baytarlık şubesinde vazifeye başlamıştı. İlk

    dört sene Rumeli, Anadolu ve Arap bölgelerinde dolaşarak baytarlık yaptı. Yirmi yıllık bir

    memuriyetten sonra – bir başkasına yapılan haksızlık üzerine - istifa ettiğinde, aynı şubenin

    müdür muavinliği vazifesinde bulunuyordu.

    Öğretmenlik hayatına 1906’da Halkalı Baytar Mektebi’ne “kitâbet-i resmiye” (resmî

    yazışma usûlü) dersi muallimliği ile başladı. 1908’den sonra ise Edebiyat Fakültesi ile

    Dârülhilâfe Medresesi’nde “Osmanlı Edebiyatı” müderrisliğinde bulundu. Mütareke devrinde,

    İslâmiyet’i doğru olarak halka öğretmek, yanlış bilgileri gidermek ve İslâm ahlâkını korumak

    için fieyhülislamlık’a bağlı olarak kurulmuş bir “İslâm Danışma, Tebliğ ve İrşad İlim Heyeti” olan “Darülhikmet-il İslâmiyye”de üye ve başkâtip (genel sekreter) olarak çalıştı (Ağustos 1918 –Nisan 1920) ve bu kuruluşun yayın organı olan “Cerîde-i İlmiyye”yi idare etti. İstiklâl Savaşı’nı yapan Birinci Millet Meclisi’nde milletvekili olarak vazife gördü. Mısır’da 1929 yılından 1936’ya

    kadar, Kahire Üniversitesi’nde Türkçe Hocalığı yaptı. Bütün ömrünü okuyarak ve okutarak

    geçirdi.Yirmi beş yaşında iken İsmet Hanım’la (1878-1944) evlenen Mehmet Âkif’in üç kızı ve iki oğlu olmuştur.



    SEBÎLÜRREFİAD DERGİSİ

    Mehmet Âkif, şiirlerinin büyük çoğunluğunu “baş muharrir”i bulunduğu dergide, ilk

    sayısından başlayarak yayınlamıştır. 1908’de “Sırâtımüstakîm” adıyla (Prof.) Ebululâ Mardin

    (1881-1957) ve Eşref Edib (Fergan) (1883-1971) tarafından çıkarılan, 1912’den sonra ise

    “Sebîlürreşad” adını alarak yalnız Eşref Edib tarafından devam ettirilen bu dergi, 1925 yılı

    başına kadar çıkmaya devam etmiş ve 641 sayı yayınlanmıştı. Fikir hayatımızda ve yakın

    tarihimizde çok önemli bir yeri olan bu derginin, 362 sayı yayınlandığı ikinci bir dönemi (1948-1966) daha vardır.



    SEYAHATLERİ

    Okulunu bitirdikten sonra baytarlık yaparken Arnavutluk’a (İpek) giderek, amcalarını

    ziyaret etmiş; Edirne merkez olarak Rumeli’yi, Adana merkez olarak Anadolu’yu, fiam ve

    civarını dolaşmış; 1914 yılı başında, davetli olarak, iki ay devam eden “Beyrut – Kahire –

    el’Uksur – Medine – fiam” seyahatine çıkmış; aynı yılın sonunda vatanî bir vazifeyle üç aylığına Berlin’de ve yine aynı şekilde 1915 Mayıs’ından sonra beş aylığına “Necid (Riyad) – Medine –

    fiam – Beyrut”ta bulunmuş; 1918 yılı Temmuz ayında bir ay davetli olarak Beyrut’a gitmiş;

    İstiklâl Savaşı sırasında, halkı teşvik için Anadolu’yu ve cepheleri dolaşmış ve hayatının son

    yıllarını Kahire’de geçirmiştir.

    ŞİİR HAYATI
    FerahBurcu
    FerahBurcu
    Süpermoderatör
    Süpermoderatör


    Mesaj Sayısı : 354
    Kayıt tarihi : 11/08/09

    Mehmet Akif Ersoy,Hayatı Eserleri, Empty Geri: Mehmet Akif Ersoy,Hayatı Eserleri,

    Mesaj  FerahBurcu C.tesi 5 Ara. - 16:06:30

    Mehmet Akif Ersoy,Hayatı Eserleri, Akifersoy

    ŞİİR HAYATI



    Lise yıllarında şiirle meşgul olmaya başlamıştı. Baytar Mektebi’nin son senelerinde bu

    kabiliyetini ilerletti. Türkçeye ve aruz veznine hâkim olmuştu. Arkadaşlarına uzun manzum

    mektuplar yazıyordu. Önceleri, Ziya Paşa, Muallim Naci ve Namık Kemal gibi eski üstadlar

    tarzında şiirler nazmederken, daha sonra kendi üslûbunu bularak onların tesirinden

    uzaklaşmıştır.

    Sâirliğinin ilk devresinde yazdığı, yayınlanmamış binlerce mısralık eski şiirlerini yok

    etmiştir. Bunlardan elde sadece, bazı dostlarının defterlerinde bulunan veya çeşitli dergilerde

    daha önce çıkmış olan, iki bin mısra kadarı kalmıştır. Bu eski şiirlerini “Safahat” (Safhalar,

    Hayattan Manzaralar) adını verdiği şiir kitabına da almamıştır.



    YAZI VE KİTAPLARI



    Şiirlerini, 1908’de çıkmaya başlayan ve kendisinin baş yazarlığını yaptığı “Sırâtımüstakim”

    dergisinde yayınladı. Bunlar, o zamana kadar rastlanmamış derecede akıcı, sâde, halkın

    hayatını anlatan ve duygularını dile getiren, millî şiirlerdi. Bir zaman sonra “Sebîlürreşad” adını alan dergide yayınlanan bu şiirler, tamamlandıkça, “Safahat” genel başlığı altında, küçük kitaplar hâlinde neşrediliyorlardı. 1911-1924 yılları arasında ilk altı kitap çıkmış, yedincisi ise 1933’te Kahire’de yayınlanmıştır.

    Mehmet Âkif Bey, şiirlerinden başka, Sebîlürreşad’ın hemen her sayısına tefsir yazıları,

    makaleler ve tercümeler de vermekteydi. Bunların da bir kısmı kitap olarak yayınlanmıştır.



    DESTAN ŞAİRİ

    Balkan Harbi sırasında, “Müdâfaa-i Milliye Hey’eti Neşriyat fiûbesi”nde Abdülhak Hâmid,

    Süleyman Nazif, Cenab fiehâbeddin, Hüseyin Kâzım ve daha birkaç yazar ile birlikte âza

    olarak bulundu. Hey’etin başkanı, zamanın edip ve şâirleri tarafından büyük saygı gören ve

    “üstâd” sıfatına lâyık bulunan “Ta’lîm-i Edebiyat” müellifi Recâîzâde Mahmud Ekrem Bey idi.

    Bu toplantılar sırasında bir gün Recâîzâde, Âkif’e hitap ederek: “Milletin, millî bir destana

    ihtiyâcı olduğunu ve bunu da ancak kendisinin yapabileceğini söylemiş ve yazmasını

    istemiş”tir.



    BÜYÜK ŞAİR

    Mehmet Âkif, daha önce Muallim Naci ile başlamış olan, Türkçenin sade ve akıcı bir

    şekilde aruza tatbikinin ilk büyük temsilcisidir. Mizahî fıkralardan en heyecanlı şiirlere kadar, en güzel Türkçe ile, milletine şaheserler vermiştir. Şiirleri, her bakımdan, edebiyat tarihimizde

    eşsiz güzellikte muhteşem parçalardır. Basit bir hayat sahnesini anlatan mısralarında bile, hem

    en keskin bir zekânın şimşekleri, hem de titreyen bir gönlün gözyaşları sezilir…

    Çağdaşı olan bütün büyük şair ve edibler, Mehmet Âkif’in yüksekliğini kabul edip, bunu

    itiraf ve takdir eden beyanlarda bulunmuşlardır. Âkif Bey, şiirlerinde ve makalelerinde, “sadelik,

    millîlik, din ve ahlâka bağlılık” şeklinde özetlenebilecek olan edebiyat görüşünü açıklamıştır.

    Kendisi, en fazla önem verdiği iki değerin, “dil ve din” olduğunu söylemektedir.

    şiirlerinden bazıları bestelenmiş ve önemli bir kısmı Arapçaya çevrilmiştir.



    ARKADAŞININ ÇOCUKLARI

    Mehmet Âkif, Baytar Mektebi’nde birlikte okudukları ve sevdiği arkadaşı İslimyeli Hasan

    Tahsin Bey ile karşılıklı andlaşmışlar ve hayatta kalanın, daha önce ölenin ailesine bakacağına dair söz vermişlerdi.

    Hasan Bey, Edirne Baytar Müfettişi bulunduğu sırada 1910 yılında vefat edince, Âkif Bey

    –daima olduğu gibi– sözünde durarak, merhumun üç çocuğunun bakımını üzerine almıştı. Bu

    çocukların büyüğü olan Cevdet’i, Baytar Mektebi’nde okutuyordu.

    Mehmet Âkif’in büyük oğlu Emin Ersoy, hatıralarında, bu çocuklardan biri olan Süheylâ

    hakkında şunları söylemektedir:

    Süheylâ Hanım isminde bir evlâd-ı mânevîsi de ablalarım ile birlikte (Ankara’ya) gelmişti.

    Bu kızcağızı küçüklüğümde öz hemşirem sanırdım. Hasan Tahsin Bey namında babamın pek

    samimî arkadaşlarından bir zatın kızı olan Süheylâ Hanım’ın pederi ölmüş, babam da bu

    çocuğu evimize almış, onun tahsil ve terbiyesi ile bizzat alâkadar olmuş, netice Süheylâ ablam

    Darülmuallimât’ı ikmâl ettikten sonra Darülfünûn’u dahi bitirmişti. Ben alfabeyi ve ilk tahsilimi

    ondan öğrendim.”



    MİLLETİYLE BİRLİKTE AĞLAYAN ŞAİR



    Balkan Harbi’nin – Rumeli Müslümanlarının çoluk çocuk katledildiği, nehirlerin cesetlerle

    dolduğu - felâketli günlerinde, 1913 yılının fiubat ayı içinde, İstanbul’da Beyazıd Camii’nde bir ikindi sonrası, Fatih ve Süleymaniye camilerinde ise Cuma namazlarından sonra kalabalık cemaatlere va’az kürsülerinden hitap ederek, halkı birliğe, cihada ve orduya yardıma çağırmıştır.

    Mehmet Âkif, bu konuşmalarını, o sırada orduya destek vermek için kurulmuş olan “Milli

    Müdafaa Cemiyeti”nin İrşad Heyeti üyesi olarak yapmıştı. Bu konuşmaların ilânları günlük

    gazetelerde ve metni Sebîlürreşad’da yayınlanmıştır.

    Bu savaşta, vahşice öldürülen mazlumların, alnına bıçakla haç çizilen ve sarıklarından

    asılan din adamlarının, sürüklenip götürülen masum genç kızların acı ve ızdırapları, onun

    feryad eden şiirleriyle millî vicdana ve tarihe yazılmıştır.

    Kendisinin ve derginin bütün neşriyatı, daima din, vatan ve millet duyguları ile yapılmış ve

    bu yayınlar, birkaç sene sonra milletçe kalkışılacak olan Millî Mücâdele’nin de tohumlarını

    atmıştır. Nitekim Mehmet Âkif, 1920 fiubat ayında, ilk kurşunun atıldığı Balıkesir cephesine

    koşarak, Zağnos Paşa Camii kürsüsünden halkı cihada çağıracaktır.



    BERLİN SEYAHATİ

    Mehmet Âkif, 1914 yılı sonunda, devlet tarafından vazifeli olarak Almanya’ya gönderilen

    bir hey’ete dâhil olarak Berlin’e gitti. Burada üç ay kadar kaldıktan sonra 1915 Mart ayının ilk

    yarısı içinde İstanbul’a döndü.

    Harpte müttefikimiz olan Almanlar, Fransız, Rus ve İngiliz ordularında bulunup da savaş

    sırasında kendilerine esir düşmüş olan Müslümanları, ayrı kamplarda toplamışlardı. Bu

    kamplardaki esirlere iyi muamele ediliyordu. Bunlar için camiler ve okullar inşâ edilmişti.

    Almanlar, Müslümanların lideri olan Osmanlılara, Müslüman esirlere karşı güzel

    davranışlarını göstererek bir cemîle yapmak; esirleri ise Halife’lerinin kendileriyle birlik

    olduğunu göstererek kazanmak istiyorlardı. Bu maksatla Almanlar tarafından davet edilen

    hey’etlerin birine Mehmet Âkif de katılmıştır.

    Bu gibi faaliyetler, askerî haberalma ve casusluk teşkilâtı olarak çalışan Osmanlı

    “Teşkîlât-ı Mahsûsa”sı tarafından yürütülmekteydi.



    NECİD SEYAHATİ

    Mehmet Âkif, 1915 yılının Mayıs ayı ortalarında yine resmen vazifeli olarak, “Teşkilât-ı

    Mahsûsa”nın başkanı Kuşçubaşı Eşref Bey’in idaresindeki bir heyete katıldı.

    Arabistan’ın Necid bölgesine yapılan ve dört buçuk ay süren bu seyahatin hedefi Riyad

    idi. fierif Hüseyin’in İngilizlerle anlaştığının ve isyan hazırlığı içinde olduğunun anlaşılması

    üzerine devlete sâdık kalmış olan Necid meliki İbnürreşîd ile kendisinin hükûmet merkezi olan Riyad’da görüşülecekti. Bu görüşme yapılarak fieyh İbnürreşîd’e gerekenler söylenmiş ve yakınlarına gönderilen hediyeler verilmiştir.

    Seyahat dönüşünde fiam’a ve Beyrut’a da uğrayan Âkif Bey, 1915 Ekim ayı başında

    İstanbul’da idi.

    Âkif’in fiam’da bulunduğu günlerde orada olan eski talebesi Baha Kâhyaoğlu, Suriye

    gazetelerinde “fiâir-i İslâm”ın geleceğinin haber verildiğini ve Damaskus Oteli’nde toplanan yüz kadar âlim ve şâirin Âkif Bey’e hürmetlerini sunduklarını, mütevâzı şâirin bu hâlden çok

    sıkıldığını yazmaktadır.

    Bu seyahat sırasında Medine’yi ikinci defa ziyaret etme fırsatını elde eden Âkif, kendisinin

    en yüksek eserlerinden sayılan “Necid Çöllerinden Medîne’ye” şiirini bu ziyaretin ilhâmı ile


    VATAN HİZMETİ
    FerahBurcu
    FerahBurcu
    Süpermoderatör
    Süpermoderatör


    Mesaj Sayısı : 354
    Kayıt tarihi : 11/08/09

    Mehmet Akif Ersoy,Hayatı Eserleri, Empty Geri: Mehmet Akif Ersoy,Hayatı Eserleri,

    Mesaj  FerahBurcu C.tesi 5 Ara. - 16:09:04

    Mehmet Akif Ersoy,Hayatı Eserleri, S1ut1



    I- ŞİİRLERİ

    1. SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ ŞİİRLER



    Mehmet Âkif Bey, Halkalı Baytar Mektebi’nin son sınıflarında bulunduğu sıralarda (1891-

    93), şiirlerini zamanın dergilerine göndermeye başlamıştı. 1908 sonrasında, yazdıklarını

    devamlı olarak yayınlamaya başlamadan önceki yıllarda da, önemli bir şair olarak tanınmış ve

    kabul edilmişti. Gerek dostlarına gönderdiği manzum mektuplar ve gerek diğer manzumeleri,

    şiir meraklıları tarafından yazılarak elden ele yayılıyordu.

    Mehmet Âkif, 1908’den önce yazdığı şiirlerinden birkaçını, 1908’den sonra neşretmekle

    beraber, beğenmediklerinin hepsini ortadan kaldırmıştır. Kendisinin, ikinci bir Safahat

    hacminde olduğunu söylediği eski şiirlerinden, sadece, 1900’den önce yayınlanmış olanlarla,

    ele geçen mektuplarında bulunanlar ve meraklıların defterlerinde kalanlar kurtulmuşlardır.



    2. SAFAHAT

    “Safahat”, Mehmet Âkif Ersoy’un şiirlerini topladığı yedi kitaplık şiir külliyâtının adıdır.

    İçinde 11.240 mısra tutan 108 şiir bulunmaktadır.

    Birinci kitap, yalnız “Safahat” adını taşır. Bundan başlayarak sıra numarası almış bulunan

    öteki kitapların ayrıca isimleri vardır. Müstakil ciltler hâlinde ve farklı zamanlarda birkaç baskı

    yapmış olan kitaplar, latin harfli baskılarından önce bir arada, tek cilt içinde yayınlanmamıştır.

    Yedi kitabın ilk altısının bütün baskıları İstanbul’da, yedinci kitabınki ise Kahire’de yapılmıştır.

    Safahat’ı teşkil eden yedi kitabın mısra sayıları ile eski harflerle yapılmış baskılarının

    tarihleri şöyledir:

    1. Safahat: 44 şiir, 3084 mısra. Üç baskı: 1911, 1918, 1928.

    2. Süleymâniye Kürsüsünde: Bir şiir, 1002 mısra. Dört baskı: 1912, 1914, 1918, 1928.

    3. Hakkın Sesleri: 10 şiir, 482 mısra. Üç baskı: 1913, 1918, 1928.

    4. Fâtih Kürsüsünde: Bir şiir, 1692 mısra. Dört baskı: 1914 (iki baskı), 1918, 1924.

    5. Hâtıralar: 10 şiir, 1314 mısra. Üç baskı: 1917, 1918, 1928.

    6. Âsım: Bir şiir, 2292 mısra. İki baskı: 1924, 1928.

    7. Gölgeler: 41 şiir, 1374 mısra. Bir baskı: 1933.

    Safahat, 1943 yılından itibaren yeni harflerle de basılmaya başlanmıştır. Şimdiye kadar

    yüz defadan fazla ve beş yüz bin adet kadar basılmış olan “Safahat”, yurdumuzda en fazla

    alınan ve okunan, bir şiir ve fikir kitabıdır.

    “Safahat”: “Safhalar, devreler, dönemler” ve “görünüşler, manzaralar” demektir. (“Kötülük,

    rezillik…” demek olan “sefahet” kelimesiyle karıştırmamalıdır.) Safahat’ı teşkil eden

    manzumelerin tamamı “aruz” vezni ile yazılmıştır. Şiirlerin uzunluğu bir kıt’adan, 2292 mısra’a

    kadar değişmektedir. Mehmet Âkif, “İstiklâl Marşı”nı “milletin malıdır” diyerek Safahat’a

    almamıştır. “Çanakkale Şehidleri” adıyla meşhur olan şiir ise “Âsım” kitabında bulunmaktadır.



    II- NESİR YAZILARI

    1. TEFSİRLER

    Mehmet Âkif’in tefsir yazılarının hepsi elli yedi tanedir. Bunların on sekizi manzum olarak

    yazılmış olup, Safahat’a alınmışlardır. Elli üç tanesi âyet ve dört tanesi hadis üzerine

    yazılmıştır. Çoğunun uzunluğu bir sayfadan azdır. Âkif Bey, memleketin ve halkın o günkü

    meselelerine hitap eden bir veya birkaç âyet veya hadîsi mevzu alarak, okuyuculara onlarla yol

    göstermeye çalışmıştır. Dolayısıyla bu yazılar, tefsir ilmi bakımından değil, zamanın

    meselelerine bakış açısından mühimdirler.



    2. VAAZLAR

    Mehmet Âkif Ersoy’un bir tanesi kitap içinde yayınlanmış, diğerleri konuşma sırasında

    Eşref Edib tarafından tesbit edilmiş olan, dokuz konuşması, va’azı (mev’izası) vardır.

    Bunlardan birincisi, bir kulüpte konuşma şeklinde yapıldıktan sonra, “Mevâiz-i Dîniye” kitabında

    yayınlanmıştır. Kalan sekiz va’azın üçü Balkan Harbi içinde İstanbul’un üç büyük camiinde

    (Beyazıt, Fâtih, Süleymâniye); birisi Balıkesir Zağnos Paşa Camii’nde; üçü ise Kastamonu’da

    Nasrullah Camii’nde ve şehrin kazalarında verilen va’azlardır. Her bakımdan çok önemli

    konuşmalardır.



    3. MAKALELER

    Çeşitli cemiyet, edebiyat ve fikir meseleleri üzerine, makale, sohbet ve hatıra şeklinde

    kaleme alınmış elli yazıdan ibarettir. Bunların on yedisi “Hasbihâl”, on biri “Edebiyat Bahisleri”,

    dördü “Eski Hâtıralar”, ikisi “Letâif-i Arabdan” genel başlıkları altında –bazan ikinci bir başlık

    daha taşıyarak– yayınlanmışlardır. On beşinin ise ayrı başlıkları vardır. Mehmet Âkif’in

    düşünceleri, bilgisi, kültürü ve irfanı, çok samimî bir dille kaleme aldığı bu yazılarında

    görülmektedir.



    4. TERCÜMELER

    Mehmet Âkif, 1908’den sonra, hepsi de dergisinde yayınlanmış ve 268 tefrika devam

    etmiş olan 55 ayrı tercüme yapmıştır. Bunların birkaçında “Sa’di” takma adını kullanmıştır.

    Tercümeler, beşi Arapça ve biri Fransızca yazmış olan altı yazardan yapılmıştır.

    Tercümelerin yazar ve tefrika sayısı bakımından dağılışı şöyledir: Ferid Vecdi: 7 tercüme, 73

    tefrika/M. Abduh: 31 tercüme, 48 tefrika / A. Refik: Bir tercüme, 3 tefrika / Şeyh Şiblî: Bir

    tercüme, 10 tefrika/A. Câviş: 13 tercüme, 122 tefrika/Said Halim Paşa (Fransızca): 2 tercüme,

    12 tefrika… Kitap olarak basılmış tercümeleri:

    1. “Müslüman Kadını”,Ferid Vecdi; 2. “Hanoto’nun Hücumuna Karşı Şeyh Muhammed

    Abduh’un İslâm’ı Müdâfa’ası”; 3. “İslâmlaşmak”, Said Halim Paşa; 4. “Anglikan Kilisesine

    Cevap”, Abdülaziz Câviş; 5. “İçkinin Hayât-ı Beşerde Açtığı Rahneler”, Abdülaziz Câviş.



    5. MEKTUPLAR

    Hâlen elli kadar mektubu ve bazı mektup parçaları yayınlanmış bulunan Mehmet Âkif’in,

    dağınık hâlde, bazı kimselerin elinde birkaç yüz mektubunun bulunduğunu tahmin etmekteyiz.

    Bunların toplanarak yayınlanması, şairimizin düşünceleri, hayatı ve yakın tarihimiz bakımından

    çok faydalı olacaktır.

    _______________







    KAYNAKÇA

    1. Mehmet Âkif Ersoy, 5. baskı, İstanbul 2004, 318 sayfa, Kaynak Yayınları.



    2. Mehmed Âkif, Mısır Hayatı ve Kur’an Meâli, 2. baskı İstanbul 2005, 360 sayfa, Şûle

    Yayınevi.



    3. Mehmed Âkif Hakkında Araştırmalar, 3. baskı, İstanbul 2000, iki cilt, 254+248 sayfa, M.Ü

    İlahiyat Fakültesi Vakfı, Mehmet Âkif Araştırmaları Merkezi yayını, 3.cilt basılıyor.



    4. Mehmed Âkif, yazan: Süleyman Nazif; hazırlayan: M.E.Düzdağ, eski harfli asıl metinle

    karşılıklı sayfalar halinde ve notlar ilavesiyle, İstanbul 1991, 7+102+140 sayfa, İz Yayıncılık.



    5. Safahat: Kültür Bakanlığı, İz, Gonca, Şûle, MÜ İlahiyat Fakültesi Vakfı, İnkılap, Çağrı

    Yayınları için hazırladığımız (halk baskısı, tenkidli basım, eski yazı tıpkı basım gibi) çeşitli

    baskılar (1987-2006). Her biri 700 sayfanın üzerinde hacimlerde bulunan bu neşirlerin baş

    tarafına Âkif ve eserleri hakkında yüz sayfadan fazla tutan (Giriş)ler ve sonuna (Safahat

    Dışındaki Şiirler) ile (Safahat Rehberi) ve (İndeks) bölümleri eklenmiştir.

      Forum Saati Perş. 2 Mayıs - 3:01:11