Yine aşina olduğum hınzır bir kış ayazı
Penceremde ısrarla uçmaya çalışan umutlu yarınlar
Ne ben özlem türküsünü gür sesle söylüyorum artık
Ne de sen aynı istekle uçuyorsun destanlaşan türkülerden
El sallıyorsun
Dünyanın kim bilir hangi ekseninde
Gün be gün ertelenmiş belkilerine
Mücadele yüreğin şimdi
Yüzyılı aşan çağa yüklenmiş umutların alacakaranlık
Suni teneffüste yutkundukça batıyor kokuşmuş yosunlar
Sillesini kötü salladım
Fiske bile vurmadığım bahara özenen çiçeklerine
Hasret türkülerim azaldığı vakit
Tanıdım böylesine içli ağlamalarımı
Biliyorsun dokunmuş adın
Eskimeyen mektuplarda ..
Güneşim kurutuyor sırılsıklam kefenini
Ne kadar ufkuma yağmur olup yağsan da sen
Nemli kirpiğinden atlamış, duygularına talibim
Tebessümüm kaç hüznü ısıtsa da..
Denizin sığ sularında uçurum
Başucunda uyurken sinsice fersahlar
Ben de dağlanacak bir yürek arşa kadar
Sen de ürkek bir kuş ..Sılaya hasret
Şakaklarımızda büyüttügümüz bedellere nispet
Ölümüne koklamıştık mavi papatyalarımızı
ilk sevdalısına mühürlenmiş yaralarını açar gibi
Saltanat sürmek değil gayem
Darma dağınım aslında
Tahtını tacını toplamış
Deva bulmaz bir yâredir
Dilinin kıyısında yaralanmış ,
Yavaş yavaş suyu çekilmişim karadan
Yeminimin eteklerine topladığım onca taş varken
Ayağa kalkmış milyonlarca kırıklarım susturulmuyor
Sabır denen işvenin gergefine işlensem de adım adım
Marifetse eğer dolunay soğuklarında
Koluna girip fermanı olduğumuz gölge
Buğday sarısı saçlarında filiz vermek hikaye
"Duy sesimi ey küskün yar!"
Yol ayrımında b a ğ b o z u m u yalnızlığım