Gitmeliyim artık üzgünüm…
Sen de üzülme ne olur,,
kıyamam ki yüzünün sahiline
hüzün vurmasına.
Gözyaşların dalgalanıp
bir kere bile değse
kirpiklerine boğulurum…
Ü z g ü n ü m…
Kızma sakın kaçar gibi
birkaç satırın ardına sığınışıma
ve ne olur sitem ediyorum da sanma.
Kırılma bana.
Küçücük omuzlarıma birkaç
beden ağır geldi;
küçük kaldı yüreğim sığdıramadım
yokluğunu.
Yoruldum yalnızca
Ayrılıkla savaşmadığımı
düşünme ne olur!
D i r e n d i m.
Karşı koydum ayak bileklerime
dolanan gitmelere.
Her gece göğsüme çöken
tavana inat nefes alıp verdim sana.
Şizofreni bir sevdaydı zaten
seni uzun uzak sevişim
Duvarlardaki hayalinle
sevişmem
Ve karanlık odada saat tik takını
senin ayak sesin zannedip sevinişim..
U y a n ı ş l a r ı m
Ve kırılan hayallerim…
Sensizliğin eksilttiği
sen dahil ne varsa
işte benden giden.
Her birine gücümün
yettiğince direndim.
Çok sevdim seni affet!
Olmayışından çok aklıma yenildim…
Ben gittiğim yerde de en çok seni biriktirip
Yine seni seveceğim.
Üzülme…
Kim bilir yine bahar gelir
topraklarımıza yapraklarımız
rüzgarla sevişirken yeşeririz
belki yeniden.
Kim bilir…
Belki de geç kalınmış bir vedadır bizimki.
Her konuşmaya üzülerek
başlamamız bundan değil midir sevgili?
Cümlelerimizin yüklemsiz kalması
çaresizliğimizden değil mi?
Gözlerimiz sözlerimizden çok susuyor artık.
Uyanırken hangi uykuda unuttuk
biriktirdiğimiz düşleri.
Aşka pusarken ayrılığa teslim olduk!
Sustuk sustuk sustuk…
Biz en çok susmaktan yorulduk…
Ö l ü m vedalaşmaya fırsat bırakmadığı
için bir ayrılık olmazdı asla.
Bu yüzden can çekişirken
vedalaşıyorum seninle
Beyin ölümü çoktan gerçekleşmiş
bitkisel hayatta bir aşktan nefes
alıyoruz anlasana!
Anla/sana…