İstanbul’u yudumladım
Sisli bir pencerenin arkasından bakıyorum İstanbul’a,
Sarı ışıkların aydınlattığı sokak lambalarına takılıyor gözlerim,
Öpülesi dudaklarını,
Bakılası gözlerini,
Biçimli burnunu,
Çukurlaşan gamzelerini,
Minicik ellerini,
Okşanası saçlarını,
Kısaca siluetini çiziyorum camlara…
K.çekmecede denize dalar gözlerim hazin hazin,
Göldeki turnalar Marmara’nın mavisiyle açılırken sevdalarına,
Sen İstanbul oldun,
Ben İzmir’i seyrettim gözlerini her kapatışında…
Ben İstanbul kadar gizemliyken,
Sen İzmir kadar efsunluydun.
Sabah kahvaltısını gözlerinde betimledim,
Gözlerimi yüreğinin bilinmezlerine gizleyerek…
Akşam yemeği bezenmiş, yakamoz kokan sahillerde.
Halil İbrahim sofrası dostların maviliklerinde,
Alacakaranlıkta aşk kokan manzara kusursuz…
Köklerim gizlidir derinliklerimde hikâyem öksüz…
Bir şiir ister canlar, içinde benzetmeler olan, hayat dolu...
Uzakta belli belirsiz sallanan kayıkta,
Balıkçı, martılarla köşe kapmaca derdine düşmüş.
Sana bakmak suya bakmak gibi,
Doyumsuz…
Bir o kadar da mucizevî.
İnceden kırgın gülüşünü,
Ekmeğini bölüşünü sevdim…
Efkârlıyken omzuma dayanmanı,
Düşkünleri sevişini sevdim…
Yüzündeki hüznü,
Çağlayan gibi akışını sevdim…
Sevdim ya!
Bu sabah yaban ördeği kanadında,
İzmir’i geçtim aşk kokan sokaklarında,
Sen ürkek adımlarla kaybolurken tutkunun maceralarında,
Ben İstanbul’u yudumladım bir kadeh buz gibi boğmaca rakıda…
SeRDaR
5 Ekim 2009
08:15
Sisli bir pencerenin arkasından bakıyorum İstanbul’a,
Sarı ışıkların aydınlattığı sokak lambalarına takılıyor gözlerim,
Öpülesi dudaklarını,
Bakılası gözlerini,
Biçimli burnunu,
Çukurlaşan gamzelerini,
Minicik ellerini,
Okşanası saçlarını,
Kısaca siluetini çiziyorum camlara…
K.çekmecede denize dalar gözlerim hazin hazin,
Göldeki turnalar Marmara’nın mavisiyle açılırken sevdalarına,
Sen İstanbul oldun,
Ben İzmir’i seyrettim gözlerini her kapatışında…
Ben İstanbul kadar gizemliyken,
Sen İzmir kadar efsunluydun.
Sabah kahvaltısını gözlerinde betimledim,
Gözlerimi yüreğinin bilinmezlerine gizleyerek…
Akşam yemeği bezenmiş, yakamoz kokan sahillerde.
Halil İbrahim sofrası dostların maviliklerinde,
Alacakaranlıkta aşk kokan manzara kusursuz…
Köklerim gizlidir derinliklerimde hikâyem öksüz…
Bir şiir ister canlar, içinde benzetmeler olan, hayat dolu...
Uzakta belli belirsiz sallanan kayıkta,
Balıkçı, martılarla köşe kapmaca derdine düşmüş.
Sana bakmak suya bakmak gibi,
Doyumsuz…
Bir o kadar da mucizevî.
İnceden kırgın gülüşünü,
Ekmeğini bölüşünü sevdim…
Efkârlıyken omzuma dayanmanı,
Düşkünleri sevişini sevdim…
Yüzündeki hüznü,
Çağlayan gibi akışını sevdim…
Sevdim ya!
Bu sabah yaban ördeği kanadında,
İzmir’i geçtim aşk kokan sokaklarında,
Sen ürkek adımlarla kaybolurken tutkunun maceralarında,
Ben İstanbul’u yudumladım bir kadeh buz gibi boğmaca rakıda…
SeRDaR
5 Ekim 2009
08:15